Biraz teşekkür ve minnettarlıktan konuşmak istedim bugün. Bizler sanırım biraz da toplum olarak daha az teşekkür ediyor, minnettarlık duyuyor ya da bu duygumuzu pek fazla dile getiremiyoruz.
Bu konuda benim farkındalığımı arttıran şey çölyaklı olarak yaşamam, çalışmam, seyahat etmem en çok da oğlumun da çölyak tanısı alması oldu. Bizler kronik hastalığı olanlar minnet duygusunu oldukça iyi geliştiriyoruz aslında. Bakıyorum anneler, babalar, kardeşler, arkadaşlar bile bizim diyetimizi bilen birileri gördü mü gözleri parlıyor. Uçakta, otobüste, restoranlarda, okullarda, iş yerlerinde glutensiz beslenmek ne demek bilen biri buldunuz mu sarılıp öpesiniz geliyor. Öpmüyoruz onları belki ama en azından bu duyarlılığı olduğu için teşekkür ediyoruz, anne olarak gözlerimiz doluyor.
Yıllar önce bir iş seyahati için Kayseri’ye gitmiştim. Kayseri deyince akla gelen tabii ki mantı. Ekip arkadaşlarımızla birlikte ünlü bir mantıcıya gittik. Orada menüye bakarken hem biraz bilinçlendirme amaçlı hem de açlığımı doğru şekilde giderebilmek için bizim masa ile ilgilenen garsona gluten yiyemediğimi söyledim. O ise bana hemen “siz çölyaklı mısınız?” diye sorunca masadaki arkadaşlarımın hepsi kafasını kaldırdı. İş arkadaşları olmama rağmen hastalığımın adını öğrenememişlerdi ve yaklaşık yirmi yıl önce bir genç garson bu hastalığı biliyordu. O an kalkıp kendisine sarılmak istedim ancak biraz tuhaf karşılanacağını düşünerek yapmadım. “Hiç merak etmeyin size çok güzel bir tabak hazırlayacağım. Mantı dışında yenilebilecek çok lezzetli şeyler var bizde, tencereler de karışmaz” dedi ve gitti. Gerçekten döneriyle, yaprak sarmasıyla muhteşem bir tabak geldi önüme bana da afiyetle yemek kaldı. Kendisi ile yaptığım sohbette birlikte çalıştıkları arkadaşlarından birinin kızında çıkmış çölyak. O günden bu yana da hepsi haberdar olmuşlar. O küçük kızın üzüntüsü belki de benim şansım olmuştu. Şu anda adını hatırlamadığım o garson arkadaşa ve o dönemki restoran müdürüne bir kez daha teşekkür ederim. Bir süredir Kayseri’ye gitmiyorum, umarım halen bu bilgileri ve özenlerini sürdürüyorlardır.
Başka kimler var. Tabii ki arkadaşlarım, ailem ve yakınlarımız. Yaptıkları aktivitelerde beni de yanlarında görmek isterlerse mutlaka bu duruma özen gösterirler hepsine sonsuz teşekkürler. Benimle birlikte zaman geçirmek istedikleri için. Onlar da artık kısırı yaparken karabuğday kullanıyorlar, glutensiz ekmeği seviyorlar. Bir de iş yerinde karşılaştığım süprizler var. İş arkadaşlarımdan seyahate gidenler, hafta sonu alışverişine gidenler karşılaştıkları glutensiz ürünleri getirip masama bırakırlar zaman zaman. İşte o an sevilmek, düşünülmek ne kadar mutlu eder beni. Onlara da teşekkürler. Söylemeden geçemeyeceğim iş yerimin yemeklerini yapan ustalar ve yemeklerimizden sorumlu arkadaşlar. Onlar da her zaman yiyecek bir kap yemek çıkarıyorlar önüme. Hatta iş yerinde yalnızca ben olmama rağmen glutensiz ekmek getirmek için uğraşıyorlar. Çok teşekkürler.
Adını burada sayamadığım ama bizleri düşünen, farkındalığın armasına yardımcı olan tüm glutensiz hayat dostlarıma teşekkür ederim. Benim, arkadaşlarımı ve oğlumun umudusunuz.
Peki ya hiç farkında olmayanların arasındaysak. O zaman çölyaklıların farklı ruh hallerinde olduğunu gözlemliyorum. Kimisi üzülüp içine kapanıyor ve kaderine razı oluyor. Aç kalıyor ya da bir daha oralara uğramıyor. Kimisi öfkeleniyor ve bu öfkesi bilmeyenlerden çıkarıyor. Etrafında hırçın olarak tanınmaya başlıyor. Böyle zamanları ben de geçirdim. Bilmemelerinden dolayı öfkelendim, beni böyle kabul etmeyenler ile dostluklarımı gözden geçirdim. Hele oğlumun okulundan sürekli biz böyle bir diyet sağlayamayız yanıtı almak beni yıldırmıyor. Şimdi çölyak daha yaygın ve daha çok biliniyor bu doğru. Aynada kendimize baktığımızda dünyada olup biten herşeyi bildiğimizi, her hastalıktan, her dertten haberdar olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Ben söyleyemem. Öfkelendiğim kişinin benim bilmediğim bir derdi olduğunu da bilmiyorum. Onların açısından düşünmek, bu ikilemin içinden çıkma yöntemim oldu. Öfkelenmiyorum, küsmüyorum, içime kapanmıyorum. Ne mi yapıyorum? Anlatıyorum. Anlatıyorum ki benden sonra gelen çölyaklı kendini dost bir ortamda hissetsin. Tıpkı yirmi yıl önce benim Kayseri’de yaşadığım gibi.
Dost ortamlarınız, derdinizi anlayanlarınız bol olsun.